Önce DinimiZ
  MÜSLÜMANLARI KÜÇÜMSEMEK
 

Allah, Rasulü ve Müminler ile Alay....


Münafıkların düşmanlık çehresi, müminlerle ve din ile alay etmeleri şeklinde belirir. Nitekim Allah Kitab’ında, münafıkların müminlerle alay etme şekillerini şöyle zikrediyor; “(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.”(Bakara 14-15)


Münafıkların düşmanlık çehresi, müminlerle ve din ile alay etmeleri şeklinde belirir. Nitekim Allah Kitab’ında, münafıkların müminlerle alay etme şekillerini şöyle zikrediyor; “(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.”(Bakara 14-15)

Müminlerle birlikte yaşayan, meclislerinde oturan münafıklar; “Biz sizdeniz, sizin yolunuzdayız” derler, günahkâr insanlardan olan şeytan dostlarının yanına gittikleri zaman da onlara; “Hafif akıllı ve ahmak olduklarından biz onlara sadece “biz sizinle beraberiz” dedik. Fakat biz aslında sizin yanınızdayız. Onlarla sadece alay ediyor, akılsızlıklarına gülüyoruz.” Derler. Bu durum, salih insanlarla beraber oturmak zorunda kalan yahut mecbur kalmasa da onlarla beraber yaşayan bazı insanların durumudur. Kötü arkadaşlarının yanına uğradıkları zaman da; “Biz sadece onların ne yaptıklarını, vakitlerini nasıl geçirdiklerini öğrenmek için yahut onları araştırmak için yanlarına gidiyoruz. Lakin ey küfür ve nifak dostları! Biz sizinleyiz” derler. Bunu onların sözlerinin doğruluğuna inanarak veya şeytanlarından, kötü arkadaşlarından korktukları için yaparlar.

İkinci şekle gelince, müminlere kusur bularak hor görmeleri ve hakaret ederek alay etmeleri suretiyle ortaya çıkar. Allah Teala buyurur ki; “Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir gurubu bağışlasak bile, bir guruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.”(Tevbe 65-66)

İbn Cerir ve İbn Ebi Hatem, İbn Ömer radıyallahu anhuma'dan rivayet ediyorlar; o, şöyle demiştir: Tebük gazvesinde birisi bir mecliste:

“Bizim şu Kuran okuyucularımız kadar midelerine düşkün, dilleri yalancı ve düşmanla karşılaşma esnasında korkak kimseyi hiç görmedim” demişti. Orada bulunan birisi:

“Yalan söyledin, fakat sen münafıksın. Mutlaka Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bunu haber vereceğim” dedi. Bu, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ulaştı ve ayet nazil oldu. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhuma der ki:

“Ben onu gördüm. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devesinin üzengisine asılmış ve taşlar ayağını yaralıyorken:

“Ey Allah'ın rasulü! Biz sadece eğleniyorduk” diyor ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de:

“Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz.”(Tevbe 65-66) buyuruyordu.

Kur’an ile, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ve dinin hükümleriyle alay eden, müminlere gülen nice müslümanlar var; “Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi. Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi. Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi. Hâlbuki onlar, müminleri denetleyici olarak gönderilmediler. İşte o gün (ahirette) de iman edenler kâfirlere gülerler. Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.”(Mutaffifin 29-35) Bunun münafıkların özelliği olduğunu bilmezler. Hâlbuki onlar, sadece bir cümle ile dünyalarını ve ahiretlerini harap ettiler. Allah, bunu eğlenerek söyleyen adamı tekfir etmiştir.

Şeyhul İslam dedi ki; “Biz küfre itikad etmeden söylemiştik. Sadece eğleniyorduk” demelerine rağmen, onların iman ettikten sonra kâfir oldukları haber verilmiştir. Böylece Allah’ın ayetleri ile alay etmenin küfür olduğu açıklanmaktadır.

Bu da gösteriyor ki, Allah, meseleyi din ile alay ve istihzaya açık kapı bırakmayacak şekilde detaylı olarak açıklamıştır. Buna rağmen bunu yapanları da tehdit etmiştir. İşte sahabeler! Onlardan birisi Allah yolunda infak için az bir şey getirdiğinde: “Allah Teâlâ’nın bunun sadakasına ihtiyacı yoktur” dediler. Zengin olan da bol mal getirince: “Bu, riyakârdır” dediler. Münafıkların dilinden azı da çoğu da kurtulamamıştır. Nitekim kıssa Buharî’de anlatılır ve bunun üzerine Allah Teala’nın şu ayeti indirdiği zikredilir; “Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır.”(Tevbe 79)

ALAY, ALAY ETMEK

Bir şeyle veya bir kişiyle eğlenmek, insanları hafife almak, tahkîr etmek, başkasının kusur ve noksanlarını söz, işaret veya yazı ile teşhîr etmek, toplumda küçük düşürme hareketleri.

Alay etme duygusu insanlarda, kendini büyük görmeyle başlar; daha sonra karşısındaki insanı hiçe sayıp, ona tepeden bakmaya kadar gider. Neticede bu duygu insanları alaya aldırır, şeytanı Rabb'ine isyan ettiren böbürlenerek Hakkı kabûl etmemek ve insanları hor görmek şeklinde tezahür eden kibir ve gurur hastalığını ortaya çıkarır .

Alay eden kimsenin gururlanıp kibirlenmesi yanında, alay etme hareketiyle mümin kardeşini incitmesi ve rahatsız etmesi de söz konusudur. Kibirlenmek haram olduğu gibi mümine eziyet de haramdır. Her iki kötülüğün netîcesi olarak Islâm toplumunda kardeşlik bağlarının gevşemesi söz konusu olmaktadır. Zîrâ alay ile beraber fertler arasına düşmanlık ve nefret duygusu girer. Böylece de bir bina hâlinde tarif edilen Islâm toplumu dağılmış, parçalanmış olur.

Islâm toplumu bir bütündür. Islâm'da her ferdin haysiyet ve şerefinin dokunulmazlığı vardır. Ferdin manevî hayatının temelini oluşturan ırz, şeref, haysiyet, namus duyguları lekelenemez. Insan haysiyetini lekeleyecek olan kötü hareketlerin başında alay etmek gelir. Islâm, insan hak ve hürriyetini, insan haysiyet ve şerefini koruma esası üzerinde durur; bu sebeple, müslümanların duygu ve düşüncelerini Kur'an-ı Kerîm vasıtasıyla garanti altına alır: "Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; olur ki, alay edilenler kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lâkablarla atışmayın. Imandan sonra fâsıklıkla adlanmak ne kötü isimdir!. Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. " (el-Hucurât, 49/11)

Islâm, kardeşlik bağlarını korumak için alay etmeyi kesinlikle yasaklamıştır. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir müminin, insanları alaya alması, eğlence ve nükte konusu yapması caiz değildir. Her ne şekilde olursa olsun, başkalarıyla eğlenmek, onu kötü ve sevmeyeceği lâkablarla çağırmak ahlâk bakımından da çok kötü bir şeydir. Çünkü bu hareket, insanın kolayca unutamayacağı ızdırap veren bir yaradır.

Toplum hayatındaki ilişkiler samimiyet üzerine kurulur. Bu samimiyetin derecesini ölçen alet de kalptir. Hz. Peygamber: (s.a.s.) "Allah sizin şeklinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat kalplerinize bakar." (Müslim, Birr, 32) buyurmuştur. Insanlar, daima dış görünüşe vakıftırlar iç alem bilinmez. Allah katında tartılacak olan dış görünüş değil, kalplerin takvâsıdır. Insanın ilmi ise bunu bilmeye ve anlamaya yeterli değildir. Bu sebeple bir kimse önüne geleni horlayamaz, nazargâh-ı ilâhî olan kalbi alaya alarak kıramaz.

Dünyada tek yüce değeri maldan ibaret sanıp, malıyla güçlü olduğunu zanneden ve karşısındaki bütün değerlerle alay edenleri Kur'an-l Kerîm kınamaktadır: "Vay haline! Diliyle çekiştirip, yüzünden de alay eden kimsenin." (Hümeze, 104/1) .

Islâm'a göre, yaratılan her insanın Allah katında bir değeri vardır. insanı ahsen-i takvim üzere yaratan Allah, onu en güzel hasletlerle bezemiş ve yeryüzünde halife kılmıştır. (el-Bakara,2/30). Böyle bir varlığın dış görünüşü ile ilgilenip alaya almak; insanı yaratan Rabb'i ile karşı karşıya getirebilir. Oysa ki insanın alay konusu olmasına Rabb'i ve eşsiz yaratıcısı olan Allah razı olmaz.

Kur'an-ı Kerîm'de bir de inançla, (el-Bakara, 2/206; Münafıkûn, 63/5-6) Kur'an ayetleriyle, (et-Tevbe, 9/124- 125, 127) Peygamberlerle (Muhammed, 47/16) ve müminlerle (et-Tevbe, 9/79) alay edenlerden bahsedilir. Sözü edilen kişiler, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenlerdir. (en Nisâ, 4/139; el-Mâide, 5/52; el-Mücâdele, 58/14) Sözü edilen kişiler bu hareketleriyle Allah'ı ve müminleri aldattıklarını zannederler. (el-Bakara, 2/9; en-Nisâ, 4/143; Hûd, 11/5), Islâm'a göre inanç mukaddestir, alay konusu olamaz. Ayetlerde, inançlarla alay edenler olarak bildirilenler, Islâm toplumu içinde türeyen münâfıklardır .

 


 
 
 
 

Copyright © 2008 WwW.OnceDinimiZ.Tr.gg  Tüm Hakları Saklıdır.


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol